Depremin tetiklediği uyku bozuklukları ihmal edilmemeli
Solunum Derneği TÜSAD, yaşadığımız deprem felaketi ile birlikte artan uyku bozukluklarının ihmal edilmemesi gerektiğine dikkat çekti. TÜSAD Uyku Bozuklukları Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Asiye Kanbay, “Bu sorun kalp krizinden diyabete uzanan ciddi sağlık sorunlarına zemin hazırlıyor” uyarısı yaparken, uykuda solunum bozukluğu tanısı nedeniyle CPAP/BİPAP cihazı kullanan depremzedelerin cihazlarınının temin edilmesi gerektiğini vurguladı.
Sağlıklı bir uykunun önemini vurgulamak ve uyku hastalıkları konusunda farkındalık yaratmak amacıyla, Dünya Uyku Derneği tarafından her yıl mart ayında farklı bir slogan kullanılarak “Dünya Uyku Günü” aktiviteleri planlanıyor. Bu yıl 17 Mart tarihine denk gelen ve sloganı “Uyku Sağlık İçin Gereklidir” olarak belirlenen gün kapsamında bir açıklamada bulunan Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), 6 Şubat’ta meydana gelen ve ülkemizi üzüntüye boğan deprem felaketi sebebiyle etkilenen vatandaşların uyku düzeninde bozulmalar olduğuna, çözülmeyen uyku sorunlarının da halk sağlığını olumsuz etkilediğine dikkat çekti.
Güneydoğu’daki 11 ilimizde meydana gelen şiddetli deprem nedeniyle bölgede yaşayan insanların vefatlar, yaralanmalar ve diğer nedenlerle kaygı bozuklukları yaşadığını hatırlatan TÜSAD Uyku Bozuklukları Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Asiye Kanbay, şunları aktardı: “Özellikle deprem bölgesindeki vatandaşlarımız başta olmak üzere ülkemizin önemli bir kesiminde ciddi bir kaygı bozukluğu gelişti. Bu sebepten vatandaşlarımız ya hiç uyuyamıyor ya da sık sık uykuları bölünüyor. Esas olarak uykuda solunum bozukluklarının neden oldukları komplikasyonlar konusu bir göğüs hekimlerinin konusuyken, bu yıl her yaştan yurttaşımızda stres/anksiyete kaynaklı uyku bozukluklarının da halk sağlığını olumsuz yönde etkilediğini gözlemliyoruz.”
UYKU BOZUKLUKLARI ÖLÜMCÜL HASTALIKLARIN DA NEDENİ
Stres ve anksiyete kaynaklı uyku bozuklukları ile uykuda solunum bozukluklarının birbirinden farklı belirtileri ve sonuçları olduğunu ileten Kanbay, bu konuda şu bilgileri verdi: “Stres/anksiyete kaynaklı uyku bozukluğu uykuya dalamama, geç saatlere kadar uyuyamama ya da sık sık uyku bölünmesi sonucunda kanda gece boyu adrenalin ve kortizol gibi stres hormonlarının salınmasına, uyanıklığın artışına ve yetersiz uykuya neden olur. Uykuda solunum bozukluklarıysa uyku esnasında solunum durması sonucunda kan oksijen düzeyinde düşme ve beraberinde stres hormonlarının kanda yükselmesine neden olur. Esasında her iki durumda başta kalp damar sistemi olmak üzere hipertansiyon, ritim bozuklukları, kalp krizleri ve diyabete neden olur. İlki uykuya dalamama ya da normal uykunun sık bölünmesiyle, uyku apnesi ise uykuda anormal solunum bozukluğu/solunum durmaları nedeniyle ortaya çıkar.”
DEPREMZEDELERİN CPAP/BİPAP CİHAZLARI YENİDEN TEMİN EDİLMELİ
Deprem sonrası koşullar nedeniyle uykuda solunum bozukluğu yaşayan hastaların da bazı riskler altında olduğuna dikkat çeken Kanbay, şu uyarıları yaptı: “Uykuda solunum bozuklukları açısından en büyük risk tanı almış hastaların CPAP/BİPAP cihazlarını elektrik kesintisi, cihazlarının göçük altında kalması, çadır veya konteynerlerde 4-5 ailenin bir arada yaşaması nedenleriyle kullanamaması. CPAP/BİPAP tedavisi uykuda solunum bozukluklarında kalp-damar hastalıklarının gelişimini önlemede veya kontrolünü sağlamada en etkin tedavi yöntemlerinden biri. Uykuda solunum bozukluğu nedeniyle CPAP/BİPAP kullanan hastalar için SGK kayıtları incelenerek cihazları tekrar temin edilmeli, cihaz edinen hastalar için kesintisiz güç kaynağı olan çadır veya konteynerler sağlanmalı. Diğer taraftan afet nedeniyle oluşan kaygı bozukluğu, barınma sorunları uyuyamama, uykuya dalamama, gecikmiş uyku fazına ve bölünmüş uykuya neden olarak gece boyu adrenalin ve kortizol gibi stres hormonlarının salınması sonucunda kalp-damar hastalıklarına zemin hazırlıyor.”
UYKU BOZUKLUKLARINI GİDERMEK İÇİN ÖNERİLER
Uyku hastalıklarının 7 ana grupta sınıflandırıldığını ve uykuda solunum bozuklukları ile ilgili durumlarda öncelikle göğüs hastalıkları başta olmak üzere, kulak burun boğaz ve nöroloji gibi uyku alanında deneyimi olan hekimlere başvurulması gerektiğini hatırlatan Kanbay, uyku bozukluklarının tedavisine ilişkin önerilerini şöyle sıraladı:
Neredeyse ülkemizin 8’de biri bu felaketten doğrudan etkilendi. Barınma koşullarının hızla düzeltilerek ısınma, yatak, kalabalık ve gürültü gibi sorunların azaltılması insanları normal uyku düzenine biraz daha yaklaştıracaktır.
Kaygı bozukluğu gün içerisinde de bir takım tutum ve davranış bozukluğuna neden olarak kişinin kendisine veya çevresine zarar vermesine neden olabilir. Uyku hastalığı gelişen veya bu nedenle medikal tedavi alan hastalar için mobil sağlık sistemleri oluşturulmalı, sağlık kuruluşlarında ise merkezlerin sayı ve kapasiteleri artırılmalı.
Kaygı/stres kaynaklı uyku bozukluklarında ise öncelikli olarak hastalar bu konuda deneyimli psikiyatri hekimlerince mutlaka değerlendirilmeli.
Normal şartlarda uyku süresi yaşla ve kişiden kişiye değişir. Yetişkinler için normal uyku süresi ortalama 6-8 saat olup bölünmeden tercihan gün ışığının olmadığı sürede sirkadyen ritme uygun zaman diliminde geçirilmeli, bu koşullarda ise insan sağlığı açısından vazgeçilmez bir süreç olan uyku için uygun şartlar bir an önce sağlanabilmeli.